Hemen üst taraftaki fotoğrafta gördüğünüz sinekçik geçen ay odama girmişti. Aslında pek de sinekçik denmez çünkü gayet büyük birşeydi. O bir karasinek değil, daha ötesi. Gözleri kırmızı kırmızı olup gövdesi gri-yeşil karışımı renkte olanlardan. Eskiden tütün vagonlarında çok rastlardık bunlara. Dışarıda, vagonlarda kurumaya bekletilen tütün, yağmur geldiğinde naylonla kaplanır. Bu sinekçikler de oraya sığınırdı. Özellikle yağmur sonrasında vagona gittiğimizde, bu sineklere çok rastlardık ve naylon arasında sıkıştırıp taşla ezerdik. Çok caniydik! Neyse, bu dev sinek odama girdiğinde telaşa kapıldım çünkü bir şekilde onu odadan atmak zorundaydım. İki yıl öncesi olsaydı, muhtemelen bunun odama girişini çok tınlamayacaktım çünkü o zamana kadar sadece sivrisineklerin ısırdığını sanıyordum. Bir gece birlikte aynı odada uyuduğum karasinek beni delik deşik edince anladım gerçeği geç de olsa. Bir sivrisinek ısırığından çok daha fena ısırıyormuş ve de kaşıntısı bir 3 gün boyunca devam etmişti. Bu bir karasinek değildi ama o riski alamazdım. Önce, pencereyi ve kapıyı açarak kurtulmaya çalıştım ancak o, gitmemekte ısrar ediyordu. Abartısız bir 10 dakika uğraştım nafile. En sonunda artık o kadar tepem attı ki kapıya konduğu anda, defterimi alarak onu fotoğrafta da gözüktüğü gibi kapıya yapıştırdım. Orantısız güç dedikleri bu olsa gerek ama başka bir seçeneğim yoktu açıkçası. Eğer yavaş bir hamle yapsaydım o, darbe inmeden çoktan kaçmış olacaktı. Bu arada, minik bir bilgi; o kalıntılar tek sinekten. Nasıl bir şiddetle vurmuşsam artık, iki parça oldu zavallı. Küçükken unutmam, tarlalarda çok lagot olurdu. Biz ona lagot derdik, başka bir adı var mı bilmem. Çok tuhaf irice bir böcektir, kıskaçları falan da vardır kendi halince. İşte, ben küçükken bunların bir tanesine çubukla çok şiddetli bir darbe indirmiş ve üçe bölmüştüm! Şimdilerde, lagot çok azaldı hatta belki de yoktur. Lanet olası tütünleri kestiği için tarım ilaçlarıyla köklerini kuruttular. Eh iyiliğimize birşey yapıyor işte lagot, ne istiyorsun ondan? Yok! Neyse bizim sinekle ilgili tek tesellim, ölümünün gayet hızlı ve acısız olmasıydı. Birkaç ay önce odama giren bir karasineği kovalarken yanlışlıkla elimle çarpmış ve bir kanadını kırmıştım. Sonrasında da o haliyle pencereden aşağıya atmıştım. Nasıldır acaba şimdi... akıbeti ne olmuştur bilmiyorum, düşünmek de istemiyorum...
Geçen akşam odaya başka bir karasinek girmişti. Bu sefer öldürmek gibi bir niyetim hiç yoktu, çünkü şu bir önceki sineğin temizlenmesi bile baya bir zamanımı almıştı. Odanın ışığını kapayarak, kapıyı açıp, salondaki (aslında salon bile değil antre orası!) (dairemizin planı çok tuhaf, birgün onu da şeyedecem) ışığı yakarak oraya yönelmesini beklemeye koyuldum kapı başından da içeri bakarak. Birden ekranın üzerinde bir karartı farkettim. Bilgisayarın ekranı açık ve ışıklı olduğundan, sinek ona konmuştu hemen karanlıkta. Yaklaştım, evet oydu. Ancak nasıl alacaktım onu ekrandan? Aklıma o gün aldığım kuruyemişin boş kartonu geldi. Lambayı açtım ve o kartonu buldum. Lambayı açışımla sinek havalanmıştı ancak kapatışımdan hemen birkaç saniye sonra tekrar ekrana kondu. Ben kartonun açık tek tarafını üzerine götürene kadar sadece ekran üzerinde dolaşarak kaçmaya çalıştı. Uçmayı denemedi bile ve kolayca hapsoldu. Biraz sallayarak iç tarafa uçmasını sağladım ve hızlı bir hamleyle kutunun açık tarafını elimle kapadım. Sonrasında da uzun kollarım vasıtasıyla pencereden güvenli bir uzaklıkta özgürlüğe uçurarak kurtulmuş oldum sinekten.
Dün akşam da odama hemen üst sağdaki resimde de görebileceğiniz "osuruk böceği" girdi. Bu böcek üzerime hiç konmadı veya ölüsünü hiç koklamadım ancak hiç de hoş olmayan bir kokusu varmış ve bu hoş olmayan ismi de ondan sebepmiş. Aynı zamanda hiç hoş olmayan bir gürültüsü de var bu böceğin. Geçenki karasinek macerasından elimde bir metod vardı ancak osuruk böceğini, meşhur kokusundan dolayı bir tarafı elimle kapalı kutu içerisine alamaz, yani laptop ekranına kondurtup orada hapsetme yönetimini deneyemezdim. Sol üstte görebileceğiniz gibi yapboz yaparken kullandığım seyyar lambam var. Odanın ışığını kapayınca osuruk böceğinin artık bu lamba etrafında döneceğini ve onla beraber pencereye yaklaştırıp, bir şekilde odadan kovabileceğimi düşündüm. Odanın ışığını kapamadan önce, kablosu biraz kısa olan bu seyyar lambamı uzatma kablosuna bağlayarak kendime muazzam bir hareket alanı oluşturdum. Işığı kapayıp, seyyar lambayı açtığımda müthiş birşey oldu. Elimdeki ışığın etrafında daireler çizmesini beklediğim böcek, bir iki turdan sonra lambaya konuverdi. Ben de o şekilde pencereden dışarı uzatarak, dışarıda sertçe birkaç kez salladım ve bu istenmeyen misafirden kurtulmuş oldum.
Evet, "Beyin Bedava!"... Son bir hafta içerisinde "zekamı kullanarak" geliştirdiğim iki "istenmeyen kanatlılardan kurtulma yöntemi"mi sizlerle paylaşmış oldum. Bu yöntemleri evinizde herhangi bir çekince duymadan kullanabilirsiniz. Bunun dışında, sizin de kendinize özel yöntemleriniz varsa lütfen yorum olarak bırakınız. Öyle işte, "zekalıyım" ama "amele" olacağım.