30 Kasım 2010 Salı

Stronghold!

Stronghold'la tanışmam orta okul yıllarımdayken kuzenim sayesinde gerçekleşmişti. Bir gün yine elinde bir CD bizim eve gelmiş ve "Yusuf, çok güzel bir oyun buldum!" demişti. Çok iyi hatırlıyorum, henüz oyun yüklenirken heyecanlanmaya başlamıştım, ki oyun yüklenirken oyundan karakterlerle birlikte ilk kez karşılaştığım bir şekilde müzik de vardı. Ve çok güzel bir müzikti.




Oyuna "Greeting Sir! Your stronghold awaits you!" sözüne biterek eriyerek başladım. Ama ilk açtığımda neler oluyor diye de düşündüm çünkü işler hiç de "Age of Empires"'ta olduğu gibi ilerlemiyordu. Age of Empires'ta işler çok daha basit ve bir anlamda da belki gerçeklikten pek bir öteydi. Çimenlerin üzerinde bulunan taş ve altın madenleri ve çok sınırlı sayıda olmaları, toplanılan yiyeceklerin birşeyleri geliştirmek ve insan çıkartmak için kullanılması, askeri anlamda; oklarla surların yıkılabilmesi, enteresan top ve ok atışlı kuleler ve gemilerin bulunması, işçileri hep takip etme zorunluluğu oyun keyfini azaltıyordu.

Stronghold  ise Age of Empires'taki gibi saçmalıklardan uzak, daha bir gerçekçi ve çok daha keyifli bir oyun oynama imkanı sunmuştu bana. Oyunun en büyük yeniliği işçileri kontrol etmek zorunda olmayışımız olmuştu. Bu oyunda, şatonun etrafında avare avare bekleyen insanların oluyor. Mesela, bir oduncu kulübesi inşa ettiğin zaman insanlarından biri kalkıyor ve oduncu oluveriyor! Eğer bunların sayısı azalmaya başlamışsa ve hatta bitmişse daha çok konut inşa ederek daha çok insanın olmasını sağlıyabiliyorsun.

Oyuna başladığında bir kral, bir şato, belli bir miktar yiyecek ve malzemen ve birkaç askerin oluyor. İlk yapman gereken bir "granary" inşa edip, yiyeceklerden insanının faydalanmasını sağlamak olmalı. Yoksa insanların aç kalırlar! Aç kalınca da refah düzeyleri düşer, ve bu düzey %50'nin altına düşmeye başlayınca da insanların derebeyliğini terketmeye başlar.

Evet, bu oyunda bir derebeyisin. Yapman gereken de insanlarınla birlikte küçük kalenin içinde birşekilde hayatını devam ettirmek. Granary'de kalmıştık. Granary toplanan yiyeceklerin konulduğu ve tüketildiği yer. Age of Empires'ın aksine Stronghold'ta yiyecekler insan üretmek için değil insanları doyurmak için kullanılıyor. 4 çeşit yiyecek türü var; et, ekmek, peynir ve elma. Et için avcı yerleri kurup, çevredeki geyiklerden sağlıyorsun etini, et limitsiz değil ancak eğer aşırı avlamazsan doğacak yavrularla geyik nüfusunu bir yerde dengeleyebilme imkanın oluyor. Ekmek yapmak için öncelikle buğday tarlası kurman gerekiyor, burda üretilen buğdaylar "stockpile"denen yere konuluyor. Stockpile, şatonun hemen yanında bulunan ve yiyecek hariç diğer malzemenin konulduğu yerin adı. Bu buğdayları, kuracağın yel değirmenlerinde çalışacak çocuklar alıp, un yapıp tekrar stockpile'a koyarlar. Ve son olarak kuracağın fırınlarda çalışan teyzeler bu unları alıp, fırınlarında ekmek ürettikten sonra gelip granary'ye yerleştirirler ki herkes nasiplensin! Oyunun bu hali, ekmeğin nasıl üretildiğini basamak basamak görmek çok hoşuna gidiyor insanın oynarken. Peynir için yapman gereken bir inek çiftliği açmak, yetişkin ineklerin sütünden peynir yapılıp yine granary'ye konuyor, aynı şekilde elma üretimi için de elma çiftliği kurmak yeterli oluyor. İnsanlarına ne kadar çok çeşit yiyecek sunarsan o kadar daha mutlu oluyorlar.

Yiyecekten, diğer malzemelere geçersek... Odun üretimi için oduncu kulübesi oluşturuyorsun ve oduncu önce ağacı kesiyor, sonra kulübesinde onu kereste haline getiriyor ve sonunda da stockpile'a taşıyor. Ormanlar da geyiklere benzer şekilde, aşırı şekilde kesilmediği sürece tohumlarla ağaç sayısını artırabiliyor ve odun ihtiyacını oyunun sonuna kadar karşılayabiliyor. Taş ve demir için madenler kurmak gerekiyor. Gayet de mantıklı olacak şekilde bu madenlerin bir sınırı yok. Oyun boyunca çıkartabiliyorsun madeninden. Petrol için de aynı şey geçerli. Çıkartılan taş öküzlerle, demir ise madencilerin ellerine kuvvet taşınıyor stockpile'a, petrol ise çömlekler içerisinde...

İşin askeri tarafına gelirsek, 7 çeşit asker var. (Okçu, arbaletçi, hafif mızraklı, ağır mızraklı, topuzlu, şövalye ve süvari) Bu askerleri çıkarmak için öncelikle bu askerler için gerekli tehçizatı üretmelisin. Okçu için ok, ok için ok atölyesi kurmalısın ve tabiki de stockpile'ın da yeterli kereste bulunmalı. Arbaletçi için arbalet işinde kullanacağın ok atölyesine ve de deri zırha ihitiyaç duyuyorsun. Deri zırh için, deri zırh atölyesi kurman gerekiyor, deri zırh da şu peynir üretmek için kurduğumuz inek çiftliğindeki ineklerden sağlanıyor. Paniğe gerek yok! Yeni buzağılar doğuyor derisi soyulanların yerine... Hafif mızraklı için mızrak atölyesine ve yine yeterli keresteye, ağır mızraklı için ise farklı bir tür mızrak için çalıştıracağın yine bir mızrakçı atölyesine ve de zırha yani zırh atölyesine ihtiyacın oluyor. Zırh atölyesi de hammadde olarak tabiki de stockpile'daki demirleri kullanıyor. Topuzcu için demirin kullandıldığı topuz üretimini sağlayan kılıç atölyesine ve de deri zırh gerekiyor. Şövalye için ise kılıca ve zırh gereksinimin oluyor. Süvarinin şövalyeden tek farkı olan binecek atı bulabilmesi için at çiftliği kurman gerekiyor. Tabi unutmadan tüm bu tehçizata sahip olduğun anda asker çıkartacak altına ve de askerlik vazifesi vereceğin insana da ihtiyacın olacak tabiiki.. Bunlardan başka Stronghold Crusader oyununda paralı Arap askerleri alabiliyorsun, bunlar için sadece yeterli altına sahip olman gerekiyor. Ancak kıyaslarsan kendi üretebileceğin askerden daha zayıf olmasına rağmen daha pahalıya geliyor bu askerler. Askeriyeye devam edecek olursak, savunma için kesinlikle bir kale inşa etmen gerekecek. Belli bir kale formatı yok, istediğin kaleyi surları, burçları ve kapıları istediğin şekilde kullanarak oluşturabilirsin! Bunun yanında, savunma tarafında istersen mühendislerini kullanarak bazı burçlarının üzerine mancınıklar kurabilirsin, yine mühendislerini kullanarak küplerle stockpile'a taşıttırdığın petrolü kaynatıp surlardan düşmanın üzerine dökebilirsin, surlarının önüne içi su dolu hendekler açabilirsin, tuzaklar kurabilirsin, kafesler içinde vahşi köpekleri düşman yaklaştığında üzerlerine salabilirsin, ve son olarak düşmandan habersiz yerlere petrol döküp düşman üzerinden geçerken bir alevli ok ile güzel bir sürpriz yaşatabilirsin! İşin atak tarafına bakacak olursak, mühendislerine yaptırtacağın mancınıklar surları aşağıya indirmekte etkili olacaktır, hendekleri doldurmak için de askerini suyu toprakla doldurmaya sevketmen gerekir, bunun dışında surlara hasar için lağımcıları ve surlara asker taşımak için merdiven ve kuleleri kullanabilirsin. Ama yine de rakibinin kurduğu çoğu tuzağa büyük ihtimalle yakalanacaksındır, bundan kaçıs da olmaz zaten. Hücum, ki rakibin kale içerisinde olduğunu da göz önüne alırsak, savunmadan kat kat daha güç bir iştir. Gerçek hayattan örnek gerekirse, o kadar üstün harp tehçizatına sahip olmasına ve karşısındaki düşman kendi askerinin sayısının çok altında olmasına karşın Fatih Sultan Mehmet, İstanbul surlarını aşarken epeyce zorlanmıştı. 

Gelgelelim oyunun çoğu yerinde karşımıza çıkacak altına. Age of Empires'taki gibi çimenler üzerinde altın madenleri yok bu oyunda, darphanen de yok, para ağacın da.. Altını karşılamak için başvurabileceğin iki yoldan birincisi halkı vergiye bağlamak... Ancak bunu makul bir düzeyde tutmalı, en azından halkın genel refahını gözeterek yapmalısın. İkinci ise fazla malzemeni markette satmak. (Marketi aynı zamanda eksik olan malzemeni altın vererek karşılamak için de kullanabilirsin alış ve veriş arasındaki dengesiz kurlara rağmen)

Oyunla ilgili ara ara bahsettiğim ve dikkat edilmezse başa birçok bela açabilecek halkın genel refah durumu... Refah durumuna etki edebilecek en büyük iki etken yiyecek ve para! Bunların dışında, alkol, güzel ve kötü şeyler ve dinin de mutluluk üzerinde etkisi var. Bunlar iyi veya kötü durumda olmasına göre artı ve eksilerle genel toplama ulaşır ve eğer sonuç artıysa 100'e çıkana kadar ne kadar artı olmasına bağlı bir ivmeyle yükselir, sıfırsa sabit kalır ve negatifse tehlikeli yerlere doğru gider. Bu dengelerle oyun içerisinde istediğin gibi de oynayabilirsin ama... Mesela bir çok kilise ve meyhane kurmuş, memleketi park ve bahçelerle döşemişsindir, halkına yemek de veriyorsundur, işte bunlara karşılık inanılmaz derecede yüksek vergiler talep edebilirsin ve diğer taraf ağır bastığı sürece hiçbir sorun çıkmaz. Veyahut yiyecekten ve diğer şeylerden kısarak, halktan vergi toplamak yerine, onlara maaş dağıtabilirsin...

Yalnız değinmeden bitirmek olmaz, başta da belirtmiştim ama oyun sadece içinde barındırdığı müzikler için bile oynanır. Çok güzel bir soundtrack'a sahip, Stronghold oyununda güzel Avrupa folk müzikleri, Stronghold Crusader'da ise çok güzel Arap müziği var.

"Stronghold" ve "Stronghold Crusader" o kadar yıllar geçti üzerlerinden ama hala oynarım. 2006'da yeni bir oyun çıkardılar, "Stronghold 2" adında. Çok büyük heyecanla gidip almıştım ama sonu hayal kırıklığı olmuştu. Oyunu 3-D yapalım derken oyunu en azından bana sevdiren o sıcaklığı yoketmişlerdi. Sevmeye çalıştım ama beceremedim.. Neyse.

Bu yazımın üzerine Stronghold'u birazcık da olsa sevmiş ve oynama isteği doğmuşsa içinizde gidin, alın, oynayın! İnanın burda yazdıklarım o oyunu anlatmaya yetmez.. Eğer temin etmekte zorluk çekerseniz, benimle irtibata geçebilirsiniz, seve seve paylaşırım sizle bu güzel oyunumu.


"Lord Yusuf'un muzaffer ordusu günler süren kuşatmayla darmadağın olan surlar arasından rakip kralın canını almak için ilerliyor..."


"Under an Old Tree"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder