18 Aralık 2010 Cumartesi

İlk Yarının Ardından


















Dünkü Karabük maçıyla artık ilk yarının sonuna gelmiş olduk. Glowacki ve Teofilo'nun yanında kart cezalıları Serkan ve Colman, ayrıca hastalanan kızı için ülkesine dönmek zorunda kalan Jaja'nın yokluğunda son 10 dakikada 3 golle geldi 3 puan. Maça yine ilk dakikadan hızlı başlamıştık ancak arkasından yine Avni Aker sendromuna bürüneverdi takım. Karabük ölümüne savunma yapıyordu ancak 12 gollü Emenike üzerine kurulmuş çok güçlü bir karşı atak silahları da vardı ve zaman zaman da etkili olabildiler. 35. dakikada Giray'ın istemdışı müdahalesiyle Emenike'nin talihsiz şekilde sakatlanıp dışarı çıkması maçın kırılma noktalarından biriydi. Bu dakikadan sonra Karabükspor daha çok geriye yaslandı ve hızlı hücumlarla çıkamaz hale geldi.

Emenike'nin çıkmasıyla daha çok geri yaslanan Karabük'e karşı Şenol Hoca Yattara/Ceyhun değişikliğini uyguladı. Takım özellikle 60. dakikanın ardından maçın mutlak hakimi pozisyonuna yükseldi. Engin'in pasında Yattara'nın çok net karşı karşıya kaldığı pozisyon gol olsa belki maç çok öncesinden bitebilirdi, ancak olmadı. Dakikalar geçiyordu ancak gol gelmiyordu. Geçen haftaki Belediye maçındaki gibi umutsuzluğa kapılmak üzereydim, zira 75'ten sonra bulduğumuz çok net 3 pozisyonda Hırvat kaleci gol şansı vermedi, akıllar 2 sezon öncesinin Konya maçına, Trabzonlu kaleci Oğuzhan'ın mucizevi maçına gitti... Dakikalar 83'ü gösterirken, bugün Serkan Balcı'nın yerine oynayan Mustafa Yumlu'nun sağdan yaptığı ortaya iki Karabüklünün art arda kafa vuruşlarıyla langırtvari bir golle öne geçmeyi başardık! Ardı da zaten çorap söküğü gibi geldi, Engin ve Burak'ın golleriyle maç 3-0 sona erdi.

Bu maçla birlikte ilk yarının da sonuna geldik. 17 maçın sadece 4'ünde puan kaybı yaparak olası 51 puanın 42'sini topladık ve en yakın rakibimiz Bursaspor'un 5 puan önünde konumlandık. En yakın İstanbul takımı Fenerbahçe'nin de en az 9 puan önünde olduğumuzu düşünürsek çok avantajlı bir yerdeyiz ikinci yarı öncesi. Avantajımız sadece puan olarak önde olmamız değil, aynı zamanda yönetim, teknik direktör, takım, taraftar durumundan da önde olmamız. Herkeste bir kenetlenme ve bir birliktelik havası hakim, Sadri Şener kongreye diğer adayların çekilmesi sonucu tek aday olarak girdi. Bugünkü konuşmasına eleştirileri Mayıs sonrasına saklayalım, şimdi birlikteliğe ihitiyaç var dedi. Ve evet bin bir çeşit farklı görüşte insanın ortak paydası Trabzonspor'da bugün herkes tek ses, tek vücut halinde geleceğe umutla bakabiliyor. Trabzonspor tarihinde uzun bir süredir görülmemiş bir tablo bu...

Takımın kadrosunda şu an görünen en büyük eksiklik Umut Bulut'un alternatifsizliği. Allah göstermesin bir sakatlık veya cezalı duruma düşme durumunda forvete koyabileceğimiz tek isim Burak Yılmaz olacak ve bu da kanat rotasyonumuzu ciddi şekilde etkileyecek. Artı, Umut Bulut'un özellikle iç saha maçlarında bazen yetersiz kaldığı yerler oluyor. İkinci yarıda çok zor iç saha maçları oynayacağız, her gelen takım kapanacak ve bu kilidi çözebilecek pas oyununa uygun bir santrafor, Trabzonspor için şampiyonluğun anahtarı olabilir. Sadri Şener de santrafor alacağımızı belirtti. Ortada dolaşan birkaç isim var ancak henüz netleşmiş birisi yok. Umarım yakın zamanda bu konudu güzel gelişmeler olur. Bunun dışında Selçuk İnan... Sözleşmesi bu sezon sonu sona eriyor. Yeni sözleşme görüşmesini ilk yarının ardından yapacağını belirtmişti Selçuk, ilk tercihinin Trabzonspor olduğunu da ekleyerek. 2 sezon önce, yani ilk sezonunda takımda taraftardan da sebep sıkıntılı günler yaşadı. Islıklandı. Ancak şu an takımın beyni, herşeyi. Selçuk'la kesinlikle sözleşme imzalanması gerekiyor. Bunun dışında Colman... Colman-Selçuk ortasahası Türkiye'nin tartışmasız en iyisi. Şimdiye kadar ortasahayı Selçuk'suz görmedik ancak Colman olmadığında onun yerine Ceyhun olduğunda takımın ileriye çok iyi çıkamadığını gördük Karabükspor maçında. Şüphesiz bunda Jaja'nın olmaması da etkendir ancak bir ortasaha transferi de düşünülebilir. Ama bu çok da öncelikli bir eksiklik değil zira Şenol Hoca Engin'i de oynatabiliyor o mevkiide. Merak edilen konulardan biri de Serkan Balcı'nın yokluğunda takımın ne yapacağı idi. Asıl yedeği Tayfun Cora, ancak onun da sakatlıktan henüz tam anlamıyla çıkamadığından oynayan Mustafa Yumlu bazı tercih hataları eleştirilebilir olmasına rağmen çok da fazla göze batmadı. Ağır olması dezavantajı ancak takım oyunu oynadığımız için bir şekilde giderilebiliyor bu durum. Manchester United'ta O'Shea'in oynayabilmesi gibi...

Umarım takım bu arayı en iyi şekilde geçirip, ikinci yarıya yine "Fırtına" gibi başlayabilecek enerjiyi depolar bünyesinde.. İkinci yarının ikinci haftası, henüz 6 hafta olmasına rağmen çok mühim bir maça çıkacağız. Bizim için çok fazla birşey ifade etmiyor olsa da Fenerbahçe'ye bir "Var mısın Yok musun" teklifi olacak bu maç. Alınacak bir galibiyet "Yokum" demek zorunda bırakacak Kanarya'yı ve bizi bir anlamda yalnız bırakacak zirvede... Neyse, daha çok var oralara. Şimdi belki biraz da açık ara lider bitirilen bir devre arasının keyfini sürmek gerek, ama işte ne yapalım olamıyoruz sakin!..

Yarısı gitti, yarısı kaldı.
Kaldı 17!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder